Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunabilmesi amacıyla geliştirilmiş iç hukuk yollarından biriside anayasa mahkemesine bireysel başvuru yoludur. Başta Almanya olmak üzere, birçok Batı hukuk sistemlerinde uzun yıllardır başarıyla uygulanan bu başvuru yolu, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla kabul edilen Anayasa değişikliği ile hukuk sistemimize girmiştir. 30 Mart 2011 tarihinde kabul edilen 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Esasları Hakkında Kanun ile bireysel başvuru yolunun uygulama esasları belirlenmiştir. Çalışmamızda, anayasa mahkemesine bireysel başvurunun hangi hallerde ve şartlarda yapılacağı ve bu başvuruların yapılırken hangi esas ve usullere dikkat edilmesi gerektiğini incelemekteyiz.
Bireysel Başvuru Kavramı, Tanımı ve Hukuki Niteliği
Bireysel başvuru, temel hak ve özgürlükleri yasama, yürütme veya yargı organları tarafından ihlal edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanmaktadır.
Herkesin hukuki güvenlik içerisinde yaşadığı, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı ve hukuk kurallarının denetiminde bulunduğu sistemin ifadesi olan hukuk devleti idealinin temel hak ve özgürlüklerin tanınması, korunması ve böylece yaşatılmasıyla sağlanabileceği tartışmasız bir gerçektir. Demokratik hukuk devletlerinde temel hak ve özgürlükler geçerli oldukları toplumların manifestosu hükmündeki anayasalar tarafından düzenlenmekte ve güvence altına alınmaktadır. Anayasalar, temel hak ve özgürlükler için güvence fonksiyonunu yerine getirirken hak ve özgürlükleri temel kural kabul edip, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını istisnai bir durum olarak tespit ve tayin etmektedir.
Modern hukuk sistemlerinde temel hak ve özgürlükler, hem adli ve idari yargı makamları tarafından hem de anayasa yargısı tarafından korunmaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin korunması çerçevesinde adli ve idari yargı makamları ‘’kanunilik denetimi’’ yaparken anayasa mahkemeleri soyut ve somut norm denetimi yoluyla anayasal denetim görevini icra etmektedir. Temel hak ve özgürlükler çerçevesinde anayasallık denetiminin bir sonucu olarak, anayasa mahkemelerinin görev ve fonksiyonlarında meydana gelen değişme ve genişleme neticesinde bireysel başvuru yolu anayasa mahkemelerinin görev alanına dahil olmuştur.Bugün birçok devlet temel hak ve özgürlüklerin kamu gücü işlemlerine karşı korunması amacıyla anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkını kabul etmiştir.
Bireysel başvuru hakkının temel işlevi, bireylerin doğrudan etkilendikleri ve temel haklarını ihlal ettiğini düşündükleri kamu gücü işlemlerine karşı anayasa mahkemesinden doğrudan koruma talebinde bulunabilmelerine imkan sağlamaktadır. Kısacası bireysel başvuru,yasama, yürütme ve yargı organları tarafından temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yoludur.
Bireysel başvuru yolu, temel hak ve özgürlükleri kamu gücü tarafından ihlal edilenlerin başvurabildikleri ikincil ve yardımcı nitelikte bir dava türüdür. Bir temel hak ve özgürlük ihlali, anayasa yargısı, idari yargı ya da adli yargı aracılığıyla ortadan kaldırılabilir. İşte bireysel başvuru yolu, tüm bu mekanizmaların ihlali ortadan kaldırmadığı durumlarda kullanılabilecek olağanüstü bir başvuru yoludur.
Bireysel Başvuru Hakkına Sahip Olanlar
Anayasanın 148. maddesine göre, herkes bireysel başvuru hakkına sahiptir. Buna göre bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir. Ayrıca kamu tüzel kişileri bireysel başvuru hakkına sahip değildir. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 46. maddesinde, Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancıların bireysel başvuru yapamayacağı belirtilmiştir.
- 6216 s. Madde 46
- Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
- Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.
- Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkının Özellikleri
Anayasal Bir Yargı Yolu Olması
Geniş anlamda anayasa yargısı, anayasal düzenin korunması amacıyla anayasa hukuku sorunlarının yargısal usuller içerisinde bir karara bağlanması sürecini ifade eder. Dar anlamda anayasa yargısında ise, kanunların ve bazı yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunun yargısal merciler tarafından denetimi anlaşılır.
Temel hak ve özgürlükleri esas alan anayasallık denetiminin bir sonucu olarak Anayasa Mahkemesinin fonksiyonlarında meydana gelen değişiklikler neticesinde bireysel başvuru hakkı, anayasal bir yargı yolu veya bir dava türü olarak Anayasa Mahkemesinin görev alanına dahil olmuştur.
İkincil Niteliğe Sahip Olması
Bireysel başvuru, temel hak ve özgürlükleri kamu gücü işlemleri tarafından ihlal edilen bireylerin başvurabilecekleri ikincil karakterli ve yardımcı nitelikli bir dava türüdür. Anayasa’nın bütün devlet organlarını bağladığı gerçeğinden hareketle, yasaların uygulanması, Anayasa’nın üstünlüğünün ve bağlayıcılığının sağlanması ve böylece anayasal bir görev ve yükümlülükler olan insan hakları ihlallerinin önlenmesi öncelikle ve özellikle yasama ve yürütme organları ile olağan yargı mercilerinin görevidir.
Hak ihlalleriyle ilgili şikayetlerin Anayasa Mahkemesi’ne intikal etmeden önce adı geçen merciler tarafından giderilmesi beklenir. Nitekim bunu sağlamak amacıyla idari ve yargısal mekanizmalar öngörülmüştür. Bu çerçevede, bir temel hak ve özgürlük ihlali öncelikle anayasal yargısı, idari ve adli yargı marifetiyle ortadan kaldırılabilir. Kamu gücü kullanan devlet organlarının riayet etmesi gereken temel hak ve özgürlüklere saygı ilkesine uygun davranılmaması, hak ihlallerinin yaşanmasına sebebiyet verecektir. Böyle bir durumda, ortaya çıkan hak ihlallerine karşı, ihlale maruz kalan kişinin öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurması gerekir.
Bu açıklamalar doğrultusunda denilebilinir ki, bireysel başvuru yolu, mevcut kanun yollarının devamı veya temyiz, istinaf benzeri bir başvuru şekli olmadığı gibi temyiz ve istinaf sonrası olağanüstü bir temyiz fırsatı şeklinde de nitelendirilemez.
Başvuru sahibi, dava sebebi olan maddi vakıaların ve delilleri olağan mahkemeler önünde yeterli bir biçimde ortaya koymuş olmalıdır. Davaya ilişkin olup da olağan mahkemelerde ibraz edilemeyen yeni bilgi ve belgeler, yerel mahkemeler önünde gündeme getirilmeyen şikayetler anayasa mahkemesi önüne getirilemez.
Bireysel başvurunun ikincil nitelikte olmasının en önemli sonucu, bu yola müracaat edilmeden önce kamu gücü işlemine karşı öngörülmüş olan bütün hukuki yolların tüketilmiş olması zorunluluğudur. İlk bakışta birbirine benzeyen ve kanun yollarının tüketilmesi şartının kökenini açıklayan ikincillik ilkesi ile kanun yollarının tüketilmesi koşulu arasında ince bir ayrım bulunmaktadır. İkincillik ilkesi gereği başvuru sahiplerinin iddia edilen ihlalleri giderecek olan mahkemelere şekli olarak başvurmaları yeterli olmamakla, ihlallerin içeriğini başvuruyu değerlendiren mahkemede de ileri sürerek söz konusu ihlallerin giderilmesi için gayret göstermeleri ve bu konuda gerekli özeni göstermeleri beklenmektedir. İkincillik ilkesi bu anlamda kanun yollarının tüketilmesi şartını somutlaştırmakta ve bunun olağanüstü bir yargı yolu olduğu görüşünü güçlendirmektedir. Böylece Anayasa Mahkemesi ile genel mahkemeler arasındaki yetki ve görev dağılımının netleşmesine de katkı sunmaktadır.
Başvuru yollarının tüketilmiş olması şartı, başvuru konusu olayın niteliğine göre çözümlenmesi gereken bir husustur. AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmiş olması şartının mutlak ve doğrudan uygulanabilirlik bir ilke olmadığını, bu şartın uygulanmasında aşırı şekilcilikle hareket edilmeden somut olaya göre belirli ölçülerde esneklik gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi de benzer şekilde, başvuru yollarının tüketilmesi kuralının belirli bir dereceye kadar esneklik gösterilmek suretiyle uygulanması gerektiğini belirmiştir. Yani, başvuru yollarının tüketilmesi kuralı aşırı şekilci bir bakış açısıyla değil, tüketilmesi istenilen başvuru yolunun etkinliği dikkate alan bir yaklaşımla uygulanmalıdır. Buna göre, başvuru yollarının tüketilmesi kuralı, aşırı şekilci bir bakış açısıyla değil, tüketilmesi istenilen bir başvuru yolunun etkinliğini dikkate alan bir yaklaşımla uygulanmaktadır. Buna göre, başvuru yollarının tüketilmesi kuralı, mutlak olmadığı gibi otomatik olarak uygulanabilir bir nitelikte kural da değildir. Bu kurala uyulup uyulmadığı, her bir olayın özel şartları dikkate alınarak denetlenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Temel Hak ve Özgürlüklerin İhlaline Karşı Tesis Edilmiş Olması
Anayasa yargısında yer alan somut ve soyut norm denetimi yoluyla bir yandan anayasaya ve anayasal düzene doğrudan bir koruma sağlanırken diğer yandan anayasal güvence altında olan temel hak ve özgürlüklere dolaylı bir koruma sağlanmaktaydı. Ancak insanlığın temel hak ve özgürlükler konusunda yaşadığı tecrübeler, bu hakları doğrudan koruyan bir mekanizmanın gerekliliğini acı bir şekilde ortaya koymuştur.
Bireysel başvuru yolu bu anlamda temel hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı doğrudan korumayı sağlayan bir kurum olarak ortaya çıkmıştır. Bireysel başvurunun varlık nedeni, Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesini önlemek, ihlalin gerçekleşmesi durumunda ise ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırarak bireyin maruz kaldığı haksızlığı telafi etmektir.
İdarenin veya Yargının Bireysel Kararlarına Karşı Kullanılabilmesi
Bireysel başvuruda bulunabilmek için başvuru sahibinin AİHM ve Anayasa kapsamında korunan Anayasal bir hakkının kamu gücü tarafından ihlal edildiğini, başka bir ifadeyle, mağdur edildiğini ileri sürmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, bireysel başvuru, kural olarak, ihlale neden olduğu, ileri sürülen kamu gücü işlemlerine karşı yapılabilinir. Bireysel başvurunun konusu, kamu gücü kullanan organların eylem veya işlemi şeklinde icrai olabileceği gibi, icra edilmesi gereken bir işlem veya eylemin icra edilememesi şeklinde ihmali de olabilir.
Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru yolunun, bireylerin maruz kaldığı temel hak ihlallerinin tespit edildiği ve tespit edilen ihlalin ortadan kaldırılması için etkin araçların devreye girdiği anayasal bir güvence olduğuna vurgu yapmaktadır. Buna göre Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu, kamusal bir düzenlemenin soyut biçimde Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülmesini ve/veya bir yasama işleminin iptalini isteme yetkisi sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir.
Bireysel başvuruya konu olabilecek kamu gücü işlemleri, bireyleri bakımından bağlayıcı ve emredici nitelik taşıyan işlemlerdir. Başvuru konusu işlemin anayasal temel bir hakkı ihlal etmesi gerektiğinden bağlayıcı olmayan işlemler, genel direktifler, kurum içi görüş bildirimleri, bilirkişi raporları, öneri ve tavsiye gibi bağlayıcı ve emredici olmayan işlemler bireysel başvuruya konu olamaz. Öte yandan, eşit hukuki statülerde olmak kaydıyla, idarenin bireylere giriştiği özel hukuk işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda zorlayıcılık ve bağlayıcılık unsurları bulunmadığından, kural olarak, idarenin bireylere giriştiği özel hukuk işlemleri salt bu sebeple başvuru konusu yapılamaz.
Ceza Hukukundan kaynaklı hususlarla ilgili olarak avukatlık hizmetlerimiz bakımından bilgi almak için iletişim kısmında yer alan bilgilerden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Bir önceki yazımızda ihaleye fesat karıştırma suçu konusunda ayrıltılı değerlendirmemizi inceleyebilirsiniz.