[Makale-Baslik]

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması


Ceza adalet sistemleri, toplumun gelişmesi ve yeni ihtiyaçların söz konusu olmasına bağlı olarak zaman içerisinde birçok değişikliğe uğramıştır. Ceza kanunlarında yer alan suç maddeleri de yine zaman içerisinde değişikliğe uğramış ve yapılan değişiklik dışında yeni suç tipleri de kanunlarda yerini almıştır. Bu bağlamda evren, toplum ve insan ile ceza hukukunun yargılamasına konu olan suç tiplerinin birbirleriyle bağdaştıklarını görmekteyiz.

Ceza yargılamalarında yirminci yüzyılın başlarına kadar süren geleneksel adalet anlayışının, sanığın işlediği suça karşın mutlaka cezalandırılmasıydı. Bu anlayış, toplumda suç işlenmesini önlemek ve suçluların ıslah edilmesiydi. Bu anlayış ve uygulama, suç işlenmesinin önlenmesinde ve suçluların ıslahında istenen sonuçları tam olarak veremediği, özellikle kısa süreli hapis cezalarına mahkum olanlarda olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasına yol açtığı görülmüştür. Bu nedenle hapis cezalarının bir alternatifi olarak arayışa geçilmiştir.

Yirminci yüzyıla gelindiğinde ise kısa süreli hapis cezaları için hapis cezaları yerine alternatif tedbirler ve yaptırımlar öngörülmüştür. Bunlara ev hapsi, gözetim altında bulundurma, kamuda çalıştırma olarak örnek verebiliriz.

Ceza yargılamalarının toplumda hızla artması sonucu bazı suç tiplerinde daha hızlı sonuçlar elde etmek için yeni kurumların ortaya çıkması söz konusu olmuştur. Ceza yargılaması yapılmadan sanık ve suçtan zarar görenin arasında sulh olması yolu amaçlanmış ve uzlaşma kurumu ortaya çıkmıştır. Uzlaşma kurumu dışında ise sanıkların almış oldukları cezaların infazını cezaevinde geçirmemeleri için bazı kurumlarda zamanla doğmuştur. Bunun başında erteleme kurumu gelmektedir. Erteleme kurumu, sanığın almış olduğu cezasının bir takım şartların var olması sonucu cezaevine girmeden toplum içerisinde cezasını infaz etmesi ve infaz süresi içerisine bir takım denetime tabi tutulmasıdır.

Çağdaş ülkelerin ceza hukukunda erteleme, uzlaşma kurumları uygulanmaya başlanmış ve sonrasında kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kurumlarda uygulanmaya başlanmıştır. Günümüzde ise bahsi geçen kurumlar ile diğer alternatif kurumların uygulandığı görülmektedir.

Ülkemizde ceza adalet sisteminin yeniden yapılandırılması çalışmaları sonucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, ilk kez 04/12/2004 tarihinde 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununda yerini almıştır. Yapacağımız çalışmada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun Türk hukukundaki gelişimi ve yeri, hukuki niteliği, koşulları ve sonuçları başta olmak üzere birçok hususu inceleyeceğiz.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Ne Demektir?

Suçlar ve cezalar, suç işlenmesiyle bozulan toplumsal ortamı yaşanabilir hale getirmek için geliştirilmiş kurumsal yapılardır. İzlenen suç siyaseti ve ceza adalet sistemiyle, suçluların cezalandırılması, suç işlenmesinin önlenmesi, suçluların ıslah edilmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi yoluyla toplumda hukuk barışının sağlanması, kişi hak ve özgürlükler ile kamu düzen ve güvenliğinin korunmasını genel olarak amaçlanır.

Ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunun gelişimi sonucu yeni anlayışlar içeren kurumlar ortaya çıkmış ve bu kurumlar çoğunlukla sanık odaklı olmuştur. Suç ve ceza siyasetinin gereği olarak günümüzde uygulama olanağı bulan ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku kurumları; suç işleyenin kişiliği, yaşı, geçmişi, yaşadığı ortam, suçun ağırlığı ve birçok etken gözetilerek düzenlenmekte ve uygulanmaktadır. Ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunda yer alan ve bireyin kişiliği ve kişisel durumuna ilişkin özellikleri temel alan kurumlara bireyselleştirme kurumları demekteyiz.

Bireyselleştirme kurumlarının birçoğunun ortak özelliği sanık hakkında verilen cezada bir ertelemeyi öngörüyor olmalarıdır. Genel olarak erteleme, işlenen suçun niteliği ve cezanın türü ve miktarına göre, belli bir süre içinde yeniden suç işlenmemesi ve/veya yükümlülüklere uyulması durumunda, şüpheli hakkında kamu davasının açılmaması, sanık hakkında duruşma yapılmaması, sanığın suçluluğunun tespitinin yapılmaması, sanık hakkında mahkumiyet hükmü verilmemesi/hükmün açıklanmaması, hüküm verilmişse mahkumiyetin olmamış veya cezanın çekilmiş sayılması demektir.

Erteleme kurumlarının hemen tümü için geçerli ortak özellik, belli süre içerisinde şüpheli/sanık/hükümlünün iyi hal göstermesi durumunda devletin ceza verme, cezayı yerine getirme hak ve yetkisinden adeta vazgeçmiş sayılması olarak görülmektedir. Bütün erteleme kurumları, suçluyu yargılama, mahkum etme, ceza verme, cezaevine gönderme yerine, onun iyi hal gösterme istencine değer vererek, tekrardan topluma kazandırılmasına olanak sağlamayı hedefler. Özellikle, ilk kez suç işleyenler bakımından bu amaç gerçekçi, gerekli ve uygulanabilir niteliktedir.

Bireyselleştirme kurumu olan ertelemenin özel bir biçimi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, yapılan duruşma sonucunda sanık hakkında verilecek mahkumiyet hükmünün açıklanmasının, belirlenen süreyi iyi halli geçirmesi koşuluna bağlanarak ertelenmesidir.

Türk Hukukunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunun Tarihsel Gelişimi

Erteleme kurumu Osmanlı hukuk sisteminde yer almamakla birlikte Cumhuriyetin ilanından sonra 13/03/1926 tarihinde 765 sayılı mülga ceza kanununda yerini almıştır. Ülkemizde ceza hukuku sisteminde yapılan çalışmalar doğrultusunda 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren, Türk Ceza Kanunu’nda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna yer verilmemiştir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilk kez 03/07/2005 tarihinde kabul edilen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda yer verilmiştir. Bu kanunun amacı, özel korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasını, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasını, toplumun adalet ve güvenlik ihtiyacının karşılanmasını hedefleyen çocuk adalet sisteminin esas ve usullerini düzenlemek olarak belirlemiştir. Kanunun bu amacına uygun olarak ÇKK’nun 23. maddesinde çocuklar için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Yetişkinlerden önce çocuklar için bu kurumun yasallaştırılmasının nedeni, suça sürüklenen çocukları korumak olan Çocuk Koruma Kanunu’nun bu hükmüyle, en üst düzeyde korunması gereken topluluğun çocuklar olduğu ve çocuklar için asıl olanın ceza değil tedbir olduğu, cezanın ise istisna ve son çare olduğu yönündeki anlayışının gereği olarak, bu tür çocukların geleceklerinin kararmasının önlenmesi, menfaatlerinin en iyi biçimde korunması olduğu söylenebilir.

Çocuklar için uygulanan bu kurum bu defa, 06/12/2006 tarihinde kabul edilen 5560 sayılı Yasa’yla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikle yetişkinler için de hukukumuza girmiştir. Bu tarihten sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, çocuk ve yetişkin ayrımı yapmadan bütün sanıklar için uygulanabilen bir kurum haline gelmiştir.

Ceza Hukukundan kaynaklı hususlarla ilgili olarak avukatlık hizmetlerimiz bakımından bilgi almak için iletişim kısmında yer alan bilgilerden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Bir önceki yazımızda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı konusunda ayrıltılı değerlendirmemizi inceleyebilirsiniz.

Av. Abdullah Fırat



Son Makaleler

Son Videolar

BİR SORUNUZ MU VAR?